top of page

Dönüşüm

  • cokgezenhk
  • 28 Mar
  • 3 dakikada okunur

Bu sabahta şükrederek uyandım, kalktım, yüzümü yıkadım, giyindim. Evden dışarı çıktığımda özgürlüğün ve yaşımın farkına varıp bir kez daha sevindim. Çünkü en son 30 yıl önce öğrenciydim ve bugün bundan dolayı başıma bir şey gelme ihtimalini minimal de olsa atlatmanın mutluluğunu yaşıyordum.

Yürümeye başlamışken bir anda aklıma geldi: "Yürüme," dedim kendi kendime. Yürümek sağlığa yararlı ama başkalarına zararlı olabilir. Hele ki birkaç kişi daha seninle aynı doğrultuda yürürse, tehlikeli olabilir. Kitleler tek bir amaç uğruna yürürse tehlikeli ama tek insan için yürümek mutluluktur, dedim beynimde. Sonra kızdım kendime: "Sorgulama," dedim. Sorgusuz hayat mutluluktur.

Yüzümde aptalca bir tebessümle bir araç buldum. Gideceğim yere kadar sıkış tepiş geldik. Mutsuz ve donuk kalabalıklar kadar güzel bir şey yok şu hayatta, dedim kendi kendime. Mutluluk arayış demektir, aramak keşfetmek, keşfetmek sorgulamak demektir. Gerek yok. Doğru bir hayatın temeli düzenli gelir, düzenli gelirin temeli sorgulamadan yapılan işi uygulamaktır.

İş dedimse bakmayın, turizmciyim. Güya dünyanın lüks saydığı insanların her yıl dünyada iki sefer mutluluk ve keyif için çıktıkları tatilleri yapan, uygulayan bir sektörde çalışıyorum. İnsan hayatına o kadar güzel dokunuyoruz ki... Mesela, sürekli küçük sürprizlere hazırlıyoruz onları. Kimse tatil dönemlerini bilmez bizim coğrafyada. Milli ve dini bayramlar, okul kapanış dönemleri dışında her an tatilde olabiliriz. Turizmcinin üç gün olarak planladığı uçaklar, otobüsler için para yatırdığı bir dönemi bir gecede canımız sıkıldı mı dokuz güne çıkartırız. Herkes mutlu, herkes tatlı ve huzurlu. Olsun, batsak da, paralar yansa da, organizasyonlar patlasa da... Toplum evde ya, evden çıkamayacak da olsalar, dinlensinler ne güzel, der geçeriz.

Gene keyfim yerine geldi. Para kazanacağımız bu dönemde kazanamasak da, eve ekmek de götüremesek de, biriz beraberiz. Kanaat önderlerimiz var bizim, gurur duyduğumuz. Onların kazancı, bizim kazancımız.

Olmayan işime başlamadan önce rafine hayatımın olmazsa olmazlarından biri olan sabah kahvemi içmeden günüme başlayamam. Gene en sevdiğim mekân ve gene o dost sohbetleri. Bayılıyorum bu çocuklara. Bir olmak, beraber olmak budur. Kim demiş kahve kültürü bitti diye? Gene yüz erkek mekânda oturmuş, sohbet halinde. O kadar naif ve o kadar tatlılar ki... Mekân sahibi ellerine boş bardak vermiş: "Doldurun, doldurun, için," demiş belli ki. İşte insana insan gibi muamele.

Gençlerden utandım. Kahve bardağımı doldurmak ağrıma gitti, çıktım. İnsan ve mekân üzerine filmler çeken Fellini sinemasında kastın içindeki başarısız figüran gibi hissettim kendimi. Topluma uyum sağlamak konusunda hiçbir zaman başarılı olamadım ama olacağım inşallah. Deniyorum en azından.

 

Rafine hayatın güzelliği başka. Sınırlı sorumlu yaşıyorsun hayatı; dallanıp budaklanmadan, tek televizyon, tek haber kaynağı... İnternete çok karşıyım artık, tamamen kapatılsın mesela. Artık kimseyle tartışmıyorum çünkü sadece benim görüşlerim değerli. Ben de zaten bir görüşe katılıyorum, onun dışındaki herkesin görüşü saçma, anlamsız. Toplum düzenini bozan şeyler bunlar. Dediğim gibi, sorgulamak hayatı zorlaştırıyor. Ne gereği var canım? Muhalif yoktur, zararlı vardır. Görmezden gel, yok say. Yok sayamıyorsan, yok olmaları için uğraş. Mutlu bir hayatın temeli, herkesin tek ve ortak bir noktada buluşması, yaşaması ve ona çalışmasıdır.

Saçma geliyor bana isyan. Aklıma geldi şimdi: 1918 yılında Japonya’da pirinç fiyatlarının hızla artması nedeniyle halk ayaklanıyor. Kadınların öncülüğünde başlayan isyan, birçok şehirde dükkânların yağmalanmasına neden oluyor. Sonunda hükümet, fiyatları düşürmek zorunda kalıyor. Kafa yok bu Japonlarda yemin ederim. Bir bize bir onlara bakıyorum. Geldiğimiz noktaya bak, biz neredeyiz, onlar nerede... Şaşkınlar ya.

Gün bitiyor. Yalnız başıma eve dönüyorum. Huzurluyum, şükrediyorum. Bugün de başıma bir şey gelmedi. Gene herkes mutsuz, gergin. Gergin olduğumuz için kolay yaşlanmıyoruz diye düşünüyorum; beden zinde kalıyor. Sorgulayan gençler gene sıralanmışlar, gidiyorlar sorgulanmak üzere. En azından birileri bizim adımıza sorguluyor, diye düşünüyorum. Onlar da anlayacaklar sonunda mevzunun biz olmadığını.

Kafka’nın "Dönüşüm"ü aklıma geldi, dönerken evime gülümsedim kendi kendime. Sorgulamadım ya bugün hiçbir şeyi... Benden büyük böcek yok bu dünyada...


ree

 
 
 

Yorumlar


bottom of page