top of page

İnsan..

  • cokgezenhk
  • 19 Ağu 2021
  • 4 dakikada okunur

Bundan birkaç yıl öncesine kadar yüzü sürekli gülen, dost ortamlarında insanların yüzünü güldürmek için uğraşan, canı sıkılan morali bozuk derdi sorunu olan yanına koştuğu bir adamdım. Sonrasında benim sıkıntılı dönemlerim başladı. Çevreme baktığımda dost meclislerinin yok olmuş olduğu ya da benim milletvekilliğimin o meclislerde kalmamış olduğunu anladım. Yüzüm eskisi kadar gülmez oldu. Daha ciddi hatta birazda kendine öfkeli bir adam oldum çıktım. Bir saat tamircisinin çekimlerini yaparken zaman ve insan üzerine konuşuyorduk. Bize bir dervişin hikayesini anlattı. Sürekli derdi olanın sorunu olanın yanına koştuğu ve herkesin sorunları çözen derviş artık kendini o kadar yalnız ve mutsuz hissetmeye başlamış ki günün birinde kendisine gelen kişiye ‘’sürekli bana geleceğinize birazda kendinize gelseniz ne güzel’’ olur demişti. Sonuç dervişi kimse tınlamamıştır eminim. İnsan olmanın erdemi üzerine yapılan güzellemeler yada Kutsal kitaplarda yer alan hadislerin özünde insan denilen varlık mahlukların en şereflisi olarak geçerken, bu hadislerin indirildiği dönemde bitmek bilmez kan davaları, köleliştirme, şiddet yağmacılık tutsakları satma, dinsel ve toplumsal savaşlar kadının köle olarak alınıp satılması ve bu kadar değersizlik içinde kız çocukların 6 yaşına gelene kadar toprağa diri diri gömülmesi gibi insan olmanın erdemine yakışacak!! gibi bin türlü davranış toplum ayrımı gözetmeksizin gerçekleşiyordu. Din olgusundan öte onun öncesinde farklı değildi insan. Kendimizi türlü güzellemeler ile kandırırken kaç bin yıl geçerse geçsin insan değişmedi sadece kendini kandırdı. Bedel ödetme, kısasa kısas gibi kavramlar insanın insana tanımladığı kavramlardır. Ticaretin sadece mal üzerinden değil ruh üzerinden yapıldığı menfaat denilen şeyin yaşamın her saniyesinde yakınlık uzaklık farketmeksizin düzenli olarak uygulandığı tek canlı türü insandır. Şimdi çıkıp bana efendim ayılar, filler, beyaz balinalar kendilerine yapılanı unutmazlar hayvanda kindardır falan demeyin gülecek yerler konusunda sorun yaşıyorum bu aralar. İnsan kendini bilmez, her şeyi tanır ama kendini tanımaz, ne olduğunu anlayacak kadar ise yüce bir varlık asla olmadı olmayacakta. Yoksa binlerce yıldan beri Stoa’cılar, Platon’cular, Epirkür’cüler den yola çıkıp binlerce felsefecinin yada toplum bilimcinin nerdeyse birbirlerine ana avrat düz gitme noktasında biz neyiz aslında arkadaş kavgası olmazdı. Asıl olan şey insanın ve onun oluşturduğu toplumların kendini daha tanıyamadan birbirini yeme, üzme, yok etme ve kötülük üzerinden ahlak ve erdem üzerine yaşamlar kurmasıdır. İyiliğin iyi insan olmanın tanımı bu kadar basit ve kolay anlatırken kötü olanı yapmak ve onun üzerinden iyilik devşirmek sadece insana mahsus bir olaydır. Adam zevk için huzur ve basit ve yaşam gerekli demişken bunu alıp Carpe Diem kardeşim dedikten sonra toplumsal dejenerasyon ve sefillik boyutuna getiren insandır. Mevzu günümüzün meselesi değil Shakespeare 66. Sonede o kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış. Ya da kötüler kadı olmuş Yemen’e derken bugünden farklı yaşam sürmüyordu. Bugünde karşımıza işine gelmediği zaman ben böyleyim kardeşim yersen diyen insanlar o günde vardı. Peki çok düşünen yüreği hep yangın yeri iyi, olmak adına yaşayan karşılında ise kol saati alan değerli kardeşlerim nedir bu hayatın sırrı derseniz formülü şimdi veriyorum hazır olun..

· Kâfi miktarda gamsızlık (Gamsızı dürtmüşler bu tıkırtıda nereden geliyor demiş düzeyinde. Bu noktaya gelebilmek için karakter seviyenizin yerle yeksan dan öte yer altı atık su boru hatları ile ayı seviyede olması gerekir)

· Kâfi miktarda densizlik ve hadsizlik (Bilginizden öte bilmedikleriniz ve hatta bilmek istemediğiniz her konuda saygıya yer vermeden müdahil olmak her şeye sonucunda olan olaylarda ise kayıtsız kalıp tınlamamak. Toplum böyle insanlara bayılır deneyin göreceksiniz)

· Kafi miktarda duygusuz olmak ( Kaybettiğinde Abdülhak Hamit Tarhan gibi Makberi yazmak kan ağlamak, bulduğunda ise Barbar Conan’a bağlamak karşındakinin anasını ağlatmak ben duygularımı senden önce kaybettim zaten diyip ötekileştirmek insanı Sefiller romanındaki Jean Valjean'dan beter etmek. Toplumun ikili ilişkilerde en sevdiği insan tipidir. Saygı sonsuzdur)

· Kâfi miktarda sorumsuz olmak aile içinde ikili ilişkilerde toplumsal konularda işine geldiğinde ortaya çıkıp zoru görünce vın turizm ile uzak diyarlara gitmek. (Burada zamanlama çok önemlidir. Bunu beceren adamlar hep kahramandır herkesin gözünde)

· Kâfi miktarda acımasız olmak. Ben bugüne kadar çok çektim bundan sonra da siz çekin ulan diyerek hesabı en suçsuza kesmek. En günahsızınız ilk taşı atsın dediğinde, en günahkarın taşı atması gibi ince bir ruh hali içinde olmak.

· Kâfi miktarda saygısız olmak. İnsanların hayatına hal ve durumlarına ,şekillerine, iş aile ve ilişkilerine dikkate almadan dalmak eleştirmek ve hatta yaralamak. Bunun adı günümüzde dobralık, zıpırlık, buda böylecilik gibi şirin yakıştırmalar ile süslensede bildiğimiz yavşaklıktır. Bu arkadaşlar toplumda densiz lakin iyi insanlar olarak bilinirler.

· Nabza göre şerbet vermek olaylara ve duruma göre renk ve şekil değiştirmek. Haklıyı hakkı olduğu için değil senin canın o anda neyi istiyorsa ona göre belirlemek. Karşındaki insanı niteliklerinden ve iyi niyetinden öte senin o andaki önceliklerine göre hak vermek yada suçlamak.

Bakın size iyi insan olmanın toplum normlarında kabul görmenin inceliklerini yazdım bu dev hizmeti hiçbir yerde bulamazsınız. İnsan insandır değişmiyor binlerce yıldan beri. Yaradanın yarattığı en arazlı ve en çok kendine ihanet eden varlıktır. Şimdi çıkıp bu söylediğimi dine yada siyasete çekmeye çalışanlara diyecek sözüm biraz gözünüzü açıp bakmayı deneyin üstüne soda için ve bekleyin.Gerçekten hazmedemediğiniz gerçekleriniz varsa iyileşme emaresi gösteriyorsunuz demektir.

İyi insan olmak kavramı bu kadar basitken inatla kötü olanı sevmekse sanırım dünya tarihinde insanın asla çözemeyeceği bir kavram. Diyeceksinizki kime göre neye göre. Bunu dediğimiz için bugün bitmiş ve çökmüş toplulukların hepsinde iyi niyetli olanın adı saf,salak,aptal zavallı gibi kelimeler üzerinden yer buluyor. İçimizdeki şeytanlar diyip devam ediyoruz. Bir toplum ne kadar kötü ise, içinde o kadar iyidir. Bunu değiştiremiyoruz maalesef. Bunların hepsinin arasında ise ben iyiyim demek o normlar içinde sadece kendini kandırmaktır çünkü kimse inanmaz. José Saramago, Körlük kitabında şöyle der. “Herkes bilir ki, mükemmelliğe giden yol taşlıdır ve erdem de bu yolda her zaman engellerle karşılaşır, günahı ve kötülüğüyse şans öylesine destekler ki..”

Riya yalan ve kendini kandırmak üzerine kurulu hikayelerimizin son bölümününde ise toprağa vardaman önce son vazifemizi yapmaya geldik deriz hayatımızda aslında hiç göz önünde bulundurmadığımız, ciddiye almadığımız, örseleyip itelediğimiz ruhlara son numaramızı yapmak için. Yaşarken o kim olduğunu bilmek istemediğimiz insanlar için iyi bilirdik yalanını söyleriz son kez sakar ruhlarımızı rahatlatmak için. Bir başka ülkede ise sahte gözyaşları ile zırva anılar anlatılır.

İskandinavlar evde huzur için Hugge’yi bulurken uzak doğuda Fenkşui bulunur. Kimse demez ama lan oğlum biz ne yapıyoruz olay bu kadar basitken biz neden hayatlarımızı zorlaştırıyoruz.

İnsanız çünkü..



 
 
 

Yorumlar


bottom of page