Pek Saçma Olan Savaşlar
- cokgezenhk
- 21 Eyl
- 3 dakikada okunur
“Savaş, kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna karar verir.”
— Bertrand Russell
Ne kadar haklı nedenlere dayandırılırsa dayandırılsın, savaş, sonuçları itibarıyla sadece yıkım ve ölüm getirir. Her savaşın sonunda, adları asla anılmayacak milyonlarca insan, yaşama hakkından mahrum bırakılır.
Yıllar içinde öğrendiğim bir şey varsa, o da şudur: Ne kadar mantıklı tezlerle başlatılmış olursa olsun, savaş sonrasında o gerekçeler çöpe atılır. O nedenler, yıllar sonra kimsenin hatırlamak istemeyeceği birer bahaneye dönüşür.
Romantik gelebilir ama hâlâ tek umudum, bir gün savaşsız bir dünyanın mümkün olması ve bu dünyanın, gelecek nesiller tarafından yaşanabilmesidir.
Bugün sizlere, tarihte saçma sapan nedenlerle çıkmış birkaç savaşı anlatmak istiyorum. Savaşın absürtlüğünü gözler önüne seren, gerçek ama inanması güç olaylar...
1. Pasta Savaşları (1838)
Mexico City’de yaşayan Fransız pastacı Monsieur Remontel’in pastanesi, yerel bir isyan sırasında yağmalanır ve tahrip edilir. Remontel, uğradığı zararın karşılanması için Meksika hükümetine başvurur; ancak talebi ciddiye alınmaz. Bunun üzerine, Fransa Kralı Louis-Philippe’e bir mektup yazar.
Bu mektup, yazıldıktan tam on yıl sonra kralın önüne düşer. Can sıkıntısından mı, yoksa başka bir sebepten mi bilinmez, kral Meksika’dan Remontel’e, zararının %90 faizle ödenmesini ister. Meksika hükümeti bu talebi reddedince, Fransa Meksika’yı ablukaya alır ve Veracruz limanını işgal eder.
"Pastası için savaş çıkaran adam" olarak tarihe geçen Remontel’in kendisi bu süreçte tamamen unutulmuştur. Olayın merkezinde hak, hukuk değil; sadece güç gösterisi ve ekonomik çıkar vardır. Fransa, Meksika ödeme yapmayı kabul edene dek işgale devam eder.
2. Jenkins’in Kulağı Savaşı (1739–1748)
1731 yılında İngiliz tüccar Robert Jenkins, İspanyol sahil muhafızları tarafından kaçakçılıkla suçlanır. Cezası ağır olur: Kulağı kesilir. Jenkins, kesik kulağını turşu kavanozuna koyup İngiltere’ye döner. Aradan yedi yıl geçer ve Avam Kamarası, Jenkins’i ifadesine başvurmak üzere çağırır.
Tam da bu dönemde İngiltere, Karayipler'deki İspanyol etkisini kırmak için bahane aramaktadır. Jenkins’in kulağı, bir anda ulusal mesele haline gelir ve savaş başlar.
Sonuç: 25.000 ölü, binlerce gemi kaybı ve tam bir fiyasko. Üstelik ölümlerin çoğu çatışmalardan değil, tropikal hastalıklardan kaynaklanır. Ne Jenkins’in kulağı umursanır, ne de savaşın mantıklı bir amacı kalır. Savaşın devam ettiği yıllarda, Avrupa’da Avusturya Veraset Savaşları patlak verince herkes kulak hikâyesini unutur, eski düşmanlar yeni ittifaklarla başka savaşlara yelken açar.
3. 100 Saatlik Savaş (1969)
1969 yılında Honduras ile El Salvador arasındaki gerilim göçmen sorunları ve toprak reformları nedeniyle tırmanır. Ancak olayların fitilini ateşleyen şey bir futbol maçıdır.
1970 Dünya Kupası elemeleri kapsamında oynanan karşılaşmalar, taraftarlar arasında şiddetli çatışmalara neden olur. Rövanş maçını El Salvador kazanır. Bu sırada, Honduras’tan zorla gönderilen 11.000 El Salvador vatandaşı, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin tamamen kopmasına yol açar.
Sonunda El Salvador, Honduras’ı işgal eder. Savaş tam 100 saat sürer. Dört günün sonunda, uluslararası baskılarla El Salvador geri çekilmeyi kabul eder. Bu anlamsız savaşın barışı, ancak 11 yıl sonra imzalanır. İki ülkenin liderleri ise 2006 yılında ilk kez el sıkışır.
4. Huescar’ın Savaş İlanı (1808–1981)
1808 yılında, Napolyon’un Avrupa’yı fethetme hayalleri kapsamında Fransa, İspanya’ya savaş açar. İspanya’nın güneydoğusundaki küçük Huescar kasabası ise bu kaos ortamında Danimarka Krallığı’na — sırf Fransa’nın müttefiki olduğu için — savaş ilan eder.

Ne var ki bu savaş ne fiilen başlar, ne de kimse bu ilanı ciddiye alır. Tam 172 yıl boyunca iki taraf arasında tek bir kurşun dahi sıkılmaz. Her şey, 1981 yılında bir savaş tarihçisinin arşivlerde tesadüfen bulduğu belgeyle gün yüzüne çıkar.
Durumun fark edilmesinin ardından, Huescar Belediye Başkanı ve Danimarka Büyükelçisi sembolik bir barış antlaşması imzalar. 172 yıl süren ama bir saniye bile yaşanmayan bu savaş, tarihin en "barışçıl" savaşlarından biri olarak kayda geçer.
Son Söz:
Görüyoruz ki savaşların ardında yatan sebepler çoğu zaman ne haklı, ne ahlaki, ne de mantıklıdır. Bazen bir pastane, bazen bir kulak, bazen bir futbol maçı, bazense unutulmuş bir evrak, binlerce insanın hayatını karartmaya yetmiştir.
Bu hikâyeler, savaşın absürtlüğünü ve insanlığın ders almaktaki yetersizliğini gözler önüne seriyor. Ama yine de umut etmekten vazgeçmiyoruz.
Savaşsız bir dünyada, barış içinde yaşamak dileğiyle…







Yorumlar